Doğum Kontrol Hapları Kanser İlişkisi. Ve tabii ki Angelina Jolie…
Doğum kontrol hapları oldum olası tartışılan konu olmuştur. Bir taraftan kadın cinselliği ve feminist hareket açısından “devrim” yaratan buluş olarak nitelendirilmiş, diğer taraftan kısırlık yaptığı, uzun dönem kullanımında kanser riskini arttırdığı iddia edilmiştir.
Bu son iddia uzun yıllardır tüm dünyada tartışılmaktadır.
Peki üzerinde bunca spekülasyon yapılan doğum kontrol haplarını, doğum kontrolü amacıyla kullanıyor muyuz? Cevap kısaca ve anlaşılır biçimde “Yooo onu da nereden çıkardınız” olabilir.
Gerçekten TNSA 2008 verilerine bakacak olursanız evli kadınların sadece %5’i bu hapları gebeliklerini engellemek amacıyla kullanmaktadır(1).
Gerçi Başbakanımız “Doğum kontrol oyununu bozacağız” demiş olabilir (2) amma velakin yurdum insanı hala “geri çekilme” olarak adlandırdığımız babadan kalma yöntemleri kullanmaktadır. Anlayacağınız tam bir “kendi işini kendin gör” anlayışı ile “doğumu” kontrol etmektedir.
Dolayısıyla hangi oyunu, hangi düzeyde ve hangi ortamda bozacağımız baya tartışılır durumdadır.
Neyse konuyu dağıtmadan odaklanalım ve doğum kontrol haplarını, bu amaç dışında niçin kullanıyoruz sorusuna cevap arayalım.
Efendim biz jinekologlar doğum kontrol haplarına bayılırız. Zira başımızı ve dahi başınızı derde sokan kadın hastalıkları ile ilgili başat bazı konularda en güvenli liman doğum kontrol haplarıdır. Son derece kolay ve etkin ilaçlardır.
Örneğin düzensiz adet kanamalarını “düzenlemek”, endometriozis denilen kadını çileden çıkaran sorundan sizleri kurtarmak, tüylenme ve sivilce derdine çare bulmak, tüp bebek yapacaksak adet döngünüzü stabil etmek için hep bu hapları kullanırız.
Aslında dostlarım, beyinde hipofizden salgılanan ve yumurtalarınızı uyaran hormon olan FSH yı kandırıp, “baba salgılanmana gerek yok buralar östrojenden geçilmiyor, sen keyfine bak” demek ve böylece yumurtalığınızın işlevini belli süre için durdurmak amacıyla kullanırız doğum kontrol haplarını.
Sonuçta yumurtalığınız kısa süre için işi bırakıp uyur duruma geçer. Amma hayınız değil mi?
Ahh evet merak etmeyin ilacı kestiğinizde ortalama 3 ay içinde yumurtalığınız normal işlevine geri döner. Doğum kontrol hapları kısırlık yapar söylemi sadece şehir efsanesidir.
Ancak tüm kadınların %1’i erken yumurtalık yetmezliğine (sizin deyiminizle erken menopoza girer) Üzgünüm bu oran tüm dünya için geçerlidir ki, %1 ciddi orandır. Sonuçta bu grupta yer alan ve doğum kontrol haplarını kullanan kadın, belli süre sonra hapı kestiğinde acı gerçekle yüzleşir. Ve kulaktan kulağa yayılmaya başlar doğum kontrol hapları kısırlık yapıyor safsatası.
Peki bu haplar hakkında söylenen onca şey yalan mı? Bu soruya Winston Churchill’in ünlü sözü ile cevap vereyim; “Gerçek pantolonunu giyinceye kadar, yalan dünyanın yarısını dolaşır”
Sonuçta kısırlık yapmaz. Nokta.
Ama kanserler ve doğum kontrol hapı ilişkisi gerçektir. Alın size bir “nokta” daha.
Şu veya bu, doğum kontrol hapları ile meme kanseri ve genital kanserler (rahim ağzı, rahim ve yumurtalık kanserleri) arasında ilişki vardır. Sizin anlamanız gereken bu ilişkinin boyutlarıdır. Sevgililer mi? düşmanlar mı? yoksa sadece arkadaşlar mı?
I. Meme Kanseri ve Doğum Kontrol Hapları İlişkisi: Zor Konu
Meme kanserine neden olan risk faktörlerini incelemek çok zor. Zira o kadar fazla ve içiçe geçmiş faktör meme kanserinin gelişiminde rol oynuyor ki, doğum kontrol haplarının etkisini bunların içinden izole biçimde çıkarıp incelemek çok güç.
Bir kere kanser dediğiniz illet öyle pat diye gelişmiyor. Hele meme kanserinin gelişmesi yıllar yıllar alan süreç.
Örneğin kilo başlı başına risk faktörü. 18 yaş sonrası 27 kg ve üzerinde kilo almak menopozal dönemde meme kanseri riskinizi tam 2 katına çıkarırken, 35 yaş üzerinde doğum yapmış olmak veya doğum yapmamak “toplumsal baz”da kadının riskini 3 kat arttırmaktadır (3, 4).
Biliyorum şimdi; “toplumsal baz” ne demek? Artıyor mu? Artmıyor mu? Ne söyleyeceksen ıvırıp kıvırmadan söyle diyorsunuz. O zaman konuya bodoslama girmeden bu rakamsal üçkağıtları anlamak adına, yazının sonundaki uzun notu okuyun lütfen. Konuyu dağıtmamak için anlamanız gereken istatistiki bilgileri yazının sonuna aldım.
Bu noktada, sadece yazının devamında vereceğim oranların “göreceli risk veya rölatif risk” sınıfında olduğunu, bu risk oranlarının kişisel bağlamda size ait risk oranlarını doğrudan yansıtmadığını bilmenizi isterim.
Anlayacağınız Akademik bağlamda doğum kontrol hapları kanser ilişkisini değerlendirmek gerçekten çetrefilli iş. Kanser gelişinceye kadar geçen süre içinde doğum kontrol haplarına göre meme kanseri riskini kat be kat arttıran onlarca faktör ile muhatap olur kadın.
Sorun sadece bu faktörler değildir. Aynı zamanda bu uzun süreçte kullanılan doğu kontrol haplarının içeriği, dozları vs. hepsi değişmiş durumdadır. Dolayısıyla doğum kontrol hapları meme kanseri riskini arttırıyor mu diye bakacağınız araştırmaları seçmek son derece önemlidir.
Dedim ya süre uzun. O zaman öncelikle 1972 ama en iyisi 1974 yılı sonrası doğum kontrol hapı kullanan kadınlarda 50 yaş sonrası gelişen meme kanseri riskini araştıran çalışmalar en ideal araştırmalardır.
Zira 1974 yılı sonrası hapların içindeki östrojen dozları 30 ila 35 pg. seviyesine yani bugünkü düzeye düşürüldü. Bir de 50 yaş önemli zira 50 yaş sonrası ortaya çıkan kanserler bizim nirengi noktamız olmalı. Çünkü genç yaşta meme kanseri gelişen hastalarda olay farklı bir mecrada akar ve ailevi, genetik risk faktörleri devreye girmeye başlar.
Örneğin Suzan Folger’in 2007 yılında yayınlanan çalışması bu bağlamda önemli bir araştırmadır. Araştırmacı 6 ay ve daha kısa süreli doğum kontrol hapı kullanan kadınlarda meme kanseri riski artıyor mu sorusuna cevap aramış (5).
Çalışma sonunda 6 ay ve daha kısa süre doğum kontrol hapı kullanan kadınlarda toplamda meme kanseri riskinin artmadığı ama kadın menopoz öncesi (50 yaş öncesi) meme kanseri oluyor ise o zaman meme kanseri riskini arttırdığı, menopozda meme kanseri olanlarda ise riski arttırmadığını aksine azalttığını göstermiştir. Bu azaltma meselesine sonra tekrar döneceğim.
“Neden genç yaşta meme kanseri olanlarda arttırıyor?” sorusunun cevabı ise risk faktörlerindedir.
Erken yaşta meme kanseri olanlarda doğum kontrol hapına göre çok daha ağır basan risk faktörleri bulunmaktadır. Bu faktörler; ailede birinci derece akrabalarda meme kanseri öyküsü, 12 yaşından önce adet görmek, çocuk doğurmamış olmak şeklinde sıralanabilir ki bu liste uzayıp gidiyor.
Peki doğum kontrol hapı meme kanseri ilişkisini incelemek için hedeflediğimiz, bize doğru bilgiyi veren araştırma “1974 yılı sonrası doğum kontrol hapı kullanan kadınlarda 50 yaş sonrası gelişen meme kanseri riskini araştıran çalışma” olacaktı değil mi?
Var mı böyle bir araştırma? Var! Bir tanecik, o da 8 ay önce yayınlandı. Bu bir metaanaliz. Yani binlerce araştırmayı incelemiş kaliteli olanlarını değerlendirmiş ve verileri bizimle paylaşmış (6).
Hatta tam rakamları verelim. Gierisch ile arkadaşları meme kanseri ve doğum kontrol hapları ilişkisini araştıran tam 6476 çalışmayı okumuş değerlendirmiş ve içlerinden sadece 44 tanesini değerli bulmuş!! Nasıl? Çalışma çok ama gerçek ve değerli araştırma çok çok az.
Sonuç en başta söylediğim gibi doğum kontrol hapı kullanmak meme kanseri açısından göreceli riski sınırda arttırıyor. Kullanan kadınlarda rölatif risk (RR) 1.08!! Ancak bu kadar artıyor.
Oysa Prof. Dr. Vahit Özmen Hoca’nın Türk kadınına ait verilerle yaptığı ve sanırım ülkemize ait en büyük seride, vücut kitle indeksi 25’in üzerinde olan kadınlarda RR 1.46, 35 yaş sonrası çocuk doğuran kadınlarda RR 3.06 (yani 3 kat) fazla saptanmıştır (4).
İlginç olarak yine ülkemize ait bu çalışmada aynı Folger’in çalışmasında olduğu gibi doğum kontrol hapı kullanmanın meme kanseri riskini yarı yarıya düşürdüğü saptanmıştır (RR 0.59). Gerçekten bazı çalışmalar bu yöndedir. Bunun nedenleri bu yazının konusu değil, o nedenle fazla bahsetmek istemiyorum.
Son söz; Doğum kontrol hapı kullanan kızlarımızdaki meme kanseri risk artışı o derece düşük ve aslında diğer faktörler göz önüne alındığında o kadar anlamsız ki. Benim hapları yazmamı, sizin de kullanmanızı etkilemeyecek düzeyde.
Doğum kontrol yöntemi olarak değil ama yumurtalığı baskılamak amacıyla özellikle genç kızlara bu ilaçları verdiğimizde annelerin yüzünde beliren ifadeye çok üzülüyorum.
En azından yazdıklarımın kızlarının üzerine titreyen annelerin yüreğine biraz olsun serpmiş olması dileği ile diğer genital tümörlere geçelim mi?
Söz, öbürleri bu kadar uzun ve sıkıcı olmayacak.
II. Doğum kontrol hapları ve rahim ağzı kanseri
Doğum kontrol hapları rahim ağzı kanseri sıklığını arttırır! Ama, evet kooocamannn bir “ama”; bu artış iki temel kurala dayanır:
1. Doğum kontrol hapı kullanan kadın MUTLAKA HPV virüsünü taşıyacak. Anlayacağınız aşağıdaki resimde gördüğünüz yakışıklı ile tanışacak 🙂 ve
2. EN AZ 5 yıl doğum kontrol hapını kullanacak.
Şayet kadın HPV taşımıyorsa doğum kontrol hapının rahim ağzı kanseri sıklığını arttırma gibi bir yeteneği YOK. Üstelik kadın en az 5 yıl kullanmalı (6).
Neden arttırıyor sorusunun cevabı net değil. Yani mekanizma bilinmiyor. Bir zamanlar 2004 – 2005 gibi HPV’nin genetik yapısındaki E2 gen lokasyonu ile ilgili bazı teoriler ileri sürüldü ama ispatlanamadı. Sonuçta HPV taşımıyorsanız sorun yok, taşıyorsanız da 2-3 yıl kullanabilirsiniz.
Ahh bu arada düşük dereceli rahim ağzı kanseri öncüleri ile de (CIN 1, CIN 2) doğum kontrol hapının ilişkisi YOK. En azından bu bağlamda da gönlünüzü ferah tutun. Ben pratiğimde ne yapıyorum derseniz; hasta 5 yıldan uzun süredir doğum kontrol hapı kullanıyorsa ve CIN 1 / CIN 2 (veya cin 1, cin 2) saptadıysam, hastaya ilacı kesmesini söylüyorum.
Gördünüz doğum kontrol hapları ve rahim ağzı kanseri ilişkisi hakkında çok netiz.
III. Doğum kontrol hapları ve rahim kanseri
Bir kere de gazetelerde böyyük hocalarımız doğum kontrol hapları kanseri engelliyor dese kurban keseceğim . Evet gerçekten doğum kontrol hapı kullanan kadınlarda rahim kanseri riski kullanmayanlara göre YARI YARIYA DÜŞER (6).
Kullanım süresi arttıkça kanserden koruma oranı giderek artar. İlaç kesildikten sonra belli oranda düşse de, en az 15 yıl devam eder.
Nasıl net olduğumuz bir konu daha
IV. Doğum kontrol hapları ve yumurtalık kanseri
Doğum kontrol haplarının kanseri engellediği bir organ daha. Doğum kontrol hapları yumurtalık kanseri riskini kullanım süresine bağlı olarak kesin AZALTIR ! Doğum kontrol haplarının bu koruyucu gücü, kullanım süresi ile doğru orantılı olarak artar ve en az 20 yıl devam eder (7).
Bu etkinin istisnası; müsinöz tip ve “borderline” tip dediğimiz yumurtalık kanserleridir. Bu hücre tiplerinde etki daha az belirgindir. Çok nadir olan Borderline müsinöz yumurtalık kanseri alt hücre tipinde ise koruyucu etki yoktur.
Dolayısıyla meme ve yumurtalık kanseri riski en yüksek olan BRCA 1 ve 2 genetik mutasyonu olan bireylerde doğum kontrol hapı, yumurtalık kanserinde bireyi korumak için mutlaka kullanılmalıdır! (8)
Şu son cümleyi biraz açalım. Ve başlığa gelelim
Sanırım Angelina Jolie’yi tanımayanınız yok. O muhteşem göğüsleri ile adeta cinsellik idolü haline gelen aktirist, hiç düşünmeden o muhteşem meme dokusunu aldırdı ! Bunun nedeni ise BRCA 1 mutasyonu taşıması.
BRCA 1 taşıyan kadının öyle göreceli risk falan değil, bizzat kendisine ait meme kanseri olma riski %80’dir. Bununla da kalmıyor. BRCA 1 taşıyıcısı olan kadında yumurtalık kanseri gelişme riski %60’dır. O kadar yani.
Bu mutasyonu taşıyan kadına önerilen “koruyucu mastektomi” yani kanserden korunmak için meme dokusunun çıkartılması ameliyatıdır. Peki yumurtalık için ne yapacağız?
Yani kadın atıyorum 30 yaşında ve yeni evli. Çocuk istiyor ama BRCA 1 taşıyıcısı. O zaman hemen doğurmasını istiyoruz. Peki evli değil ya da çocuk istemiyor. Bu durumda da mutlaka doğum kontrol hapı kullandırıyoruz.
Zira yukarıda da değindiğim gibi, bu hapların meme kanseri yapma riski klinik bağlamda anlamsız, daha da önemlisi BRCA mutasyonu nedeniyle kadının meme ve yumurtalık kanseri olma riski o kadar yüksek ki, doğum kontrol haplarının yumurtalık kanserine karşı koruyucu etkisi son derece önemli oluyor.
Sonuçta Doğum kontrol hapları yumurtalık kanserine karşı kesin koruyucu etki gösteriyor.
Umarım verdiğim bilgiler faydalı olur. Zira yaşamın içinde, örneğin televizyonlarda, ya da radyoda kimi zaman öyle bilgiler paylaşılıyor ki, konuyu anlatan kim olursa olsun lafın nereye gittiğini değerlendiremiyor.
O bilgi sıradan vatandaş için özellikle psikolojik bağlamda çok yıkıcı olabiliyor.
Doğru bilgiyi, doğru ve anlaşılır biçimde aktarabilmek benim işimde çok önemli. Yukarıdaki satırların bu bağlamda sizlere yardımcı olacağını düşünüyorum.
İyi pazarlar
Sevgi ve Saygı ile
İyi ki varsınız…
Uzuunn Bir Dipnot
Göreceli Risk veya Rölatif Risk
Vikipedia’da şöyle tanımlanmaktadır: “Göreceli risk veya rölatif risk, bir risk etkenine sahip olanların, olmayanlara göre hastalık geliştirme (veya bir olayın meydana gelmesi) oranıdır. Göreceli risk, maruz kalan grup ile maruz kalmayan grubun bir olayı geliştirme ihtimalinin oranı alınarak hesaplanır.”(9)
Şimdi bu lakırdıları biraz daha anlaşılır kılmaya çalışayım. Bir etkenin belli bir insan topluluğunda kanser riskini arttırıp arttırmadığını anlamak için yapılan çalışmalarda, çalışma grubu ve kontrol grubu adı verilen iki grup karşılaştırılır.
Klasik örnek radyasyonun kanser yapıcı etkisini anlamak istiyorsunuz. Radyasyona maruz kalmış 100 kişiyi izlediniz ve atıyorum 10 yıl sonra 20 sinde kan kanseri olduğunu saptadınız. Aynı süre izlediğiniz ve radyasyon almayan kontrol grubunda ise 1 kişinin kan kanseri olduğunu varsayalım. O zaman 20/1=20 den, radyasyonun o toplum kesiminde 20 kat fazla kan kanseri olduğunu söyleyebiliriz.
Ancak, Bu kişinin kendisine ait bir risk değildir. Yani siz radyasyon alıyorsunuz diye bireysel bazda 20 kat fazla kan kanseri olacaksınız demek anlamına gelmez. 20 kat risk toplumsal bazda bir risktir.
Bunu gerçek bir örnek ile açıklayalım. WHI çalışması menopozal kadında hormon tedavisi ve meme kanseri ilişkisini araştıran önemli bir araştırmadır. Şimdi bu araştırmaya göre 5 yıl östrojen+progesteron ilaçlarını kullanan doğal menopozdaki kadınlarda rölatif risk veya Türkçesi ile göreceli risk artışı 1.24’dür. Yani risk tam %24 artmıştır.
Peki siz hormon tedavisi kullanıyorsanız bu sizin kişisel riskinizin (yani absolü riskinizin) %24 arttığı anlamına mı gelir? Kocaman bir HAYIR. 2003 bazı hocalarımız televizyonların ana haber bültenlerine çıkıp sıkılmadan menopozda hormon kullanan 4 kadından biri meme kanseri oluyor dediler. Yazık!
Neyse peki WHI çalışmasına göre riskiniz ne kadar artar? 1000 kadın 5 yıl boyunca östrojen + progesteron kombinasyonunu kullanması durumunda sadece 1 evet yazı ile de yazalım BİR kadın meme kanserine bu ilaç nedeniyle yakalanır. 4.yılda ise bu risk kullanmayan kadın ile AYNIDIR!
Kaynakça
1. http://www.hips.hacettepe.edu.tr/TNSA2008-AnaRapor.pdf
2. http://www.trthaber.com/haber/gundem/dogum-kontrolu-oyununu-artik-bozuyoruz-89956.html
3. http://www.breastcancer.org/risk/factors
4. Ozmen V. Breast cancer risk factors in Turkish women–a University Hospital based nested case control study. World J Surg Oncol. 2009; 7:37.
5. Folger S.G. Risk of breast cancer associated with short-term use of oral contraceptives.Cancer Causes Control. 2007 Mar;18(2):189-198
6. Gierisch J.M. Oral contraceptive use and risk of breast, cervical, colorectal, and endometrial cancers: a systematic review. Cancer Epidemiol Biomarkers Prev. 2013; 22(11):1931-1943.
7. Havrilesky L.J. Oral contraceptive use for the primary prevention of ovarian cancer.Evid. Rep. Technol Assess (Full Rep). 2013; (212):511-514.
8. Cibula D. Hormonal contraception and risk of cancer. Hum Reprod Update. 2010; 16(6): 631-650.
9. http://tr.wikipedia.org/wiki/Göreceli risk
20 Nisan 2014 tarihinde Süleyman Engin Akhan tarafından yayınlanmış ve 09 Şubat 2017 tarihinde de son güncelleme yapılmıştır.